Kendimize ne kadar adil davranıyoruz? Kendimizle ilgili yaptığımız acımasız özeleştiriler, hatalarımız konusundaki toleranssızlığımız, kendimizle ilgili olan inançlarımız gerçekle ne kadar bağdaşıyor?
Kendimize gerçekten merhametle yaklaşabiliyor muyuz? Kendimize başkalarına gösterdiğimiz kadar anlayış gösterebiliyor muyuz ? İnsani davranışlarımızı derinden araştırıyor muyuz? Bazen neden hata yaptığımızı görüp, yanlış ya da doğru seçimlerimizin nedenlerinin derinliklerine inebiliyor muyuz? Aslında kendimize "sadece bir insan" olma hakkını tanıyor muyuz? Kendimize kendimiz olmak için hak verebiliyor muyuz? Belki de kendimiz hakkında kendi içimizde fazlasıyla yanılıyoruz. Belki de içerdeki muhakememiz ile dışarıya yansımış benliğimiz yani dış gözlerdeki aksimiz farklı. Belki dışarıdaki arkadaşlarımız da bizim onlara baktığımız gibi bize karşı daha anlayışlılar. Belki biz çivi gibiyken kendimize çekiç oluyoruz. Bir de varlığınıza bile dayanamayanlar vardır, inanın ki bir nedene gerek bile yok. O neden, başkalarının kendileriyle ilgilidir çünkü. Başkasının bizim için doğru ya da yanlış ne düşündüğü, bizim kim olduğumuzu değiştiremez ve bu düşünceler önemli de olmamalıdır. Gerçekten olmamalıdır. Türkiye'de yaşıyoruz ve kültürümüz gereği sanırım hepimiz başkaları ne der diye düşünmeden yaşayamıyoruz diyebiliriz. Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğünü bu düşüncelerin objektif olup olmamasını, bize verdikleri değerin miktarını bu kadar fazlasıyla önemsemek yerine, kendimizle ilgili mükemmeliyetçiliğimizi törpülemeli, kendimize bakış açımızı objektifleştirmeli, kendimize kendimizi gerçekleştirmemiz için bir alan yaratmalıyız. Çelik düşünce kalıplarımızdan taşmalı, bir ağacın dalları gibi kendi yollarımızı bularak budaklanmalı ve seçimlerimizi doğru bir yaşam yolu üzerinde özgürleştirmeliyiz. Kendimize başkasının bakış açısından, objektif ve adil olmayan değer yargılarından bakmamalıyız. Bilinçaltımızda pislikler biriktirirken, onları iyi bir değişime davet etmek için yeterince farkındalığımız var mı? Biliyorum bu kolay da değil ama değişim farketmekle başlıyor. Değişim, içsel hislerin takibinde doğuyor. Bugün siz de kendinizle ilgili sert mizacınızı bir kenara bırakın, kendinize sadece bir insan olma hakkını verin. Her zaman mükemmel olamayacağınızı, belki her denemede kazanamayacağınızı, belki de her dans hareketini ilk defasında yapamayacağınızı, her şeyin elimizde olamayacağını, bazı şeylerin bize bağlı olduğu kadar şans faktörüne ve dış etkenlere de bağlı olduğunu, her şarkıyı benimsemeden söyleyemeyeceğinizi, bazı sabahlar uyanmak istememenizin doğal olabileceğini, herkes gibi spora bazen gitmek istememeye ve gerçekten bu sefer kendinizi zorlamamaya da hakkınız olduğunu, bazen diyetini zayıf bulunup bozan tek kişi olmadığınızı, aynaya her baktığınızda kendinizle barışık olamayacağınızı, bazen pasaklı görünmeye de izniniz olduğunu, makyajsız dışarı çıkabileceğinizi çünkü farklılığınızın asıl güzelliğiniz olduğunu, aslında her zaman optimistik dusunebilmenin imkansız ve biraz hayalci olduğunu, herkesin beğenmediği giysileri begenebileceğinizi, ya da modaya uymak zorunda olmadığınızı, herkesi sevemeyeceğinizi ve herkesi hümanist bir insan olarak sevmeye çalışmanın bir alışkanlık olmasının yoruculuğunun kabulünün aslında kendine herkesi sevmemeye de hak vermek olduğunu, öfkenin de geçebilen fakat varolduğunu farkedip varlığından her zaman kaçamadığınız bir his olduğunu, bazen insanların bazı negatif özelliklerini hazmedemeyip eleştirmeden duramamanızın da normal olabileceğini söyleyin. Evet.... Çünkü ben, sen, o, bizler, sizler ve onlar; hepimiz insanız. Çünkü hepimiz aslında teker teker emsalsiz olsak da bir bütünün parçaları olarak aynıyız. Bu bağlamda yaşayan tek bireyler değiliz. Sevgiyle kalın, ışığınızı evrenin en güzel enerjisiyle parlatın ve lütfen önce kendinize sonra çevrenize nazik ve merhametli olun.
💕✌🏻😇 8.6.2017 04:35
#ImOnlyHumanAfterAll
0 yorum :
Yorum Gönder