26 Temmuz 2017 Çarşamba

Gerçek bir kadın gibi, gerçek bir erkek gibi sevin

Hiç çok sevdiğiniz birini ne kadar özlediğinizi, onu gördüğünüz o ana dek farketmediğiniz oldu mu?... Çok gariptir. "Birisine ihtiyaç duymak, ya da salt özlemek bu farkla ayırt edilebilir mi acaba?" diye düşünmekten alamadım kendimi. Ya da bu geçici bir şuursuzluk mudur, farkındalık noksanlığı mıdır kimi zaman herkesin yaşadığı? En azından şurası kesin, o görüşme anı, gözlerin içlerinin güldüğü mutlu bir aydınlanma anı oluyor. Sevgi ve bağımlılık birbirinden ayrı duyumsanmalı esasında. İnsan güvenilir bulduğu kişiye, güvenini kazanan kişiye bağlanır ve bağlandıkça gün be gün daha çok sever. Bunu yapabilmek bile tek başına ne kadar güzeldir. Bunu yapamayan azımsanamayacak kadar çok kişi var. İnsanın sevgiye ihtiyaç duyması da, oldukça insani temel ihtiyaçlarımızdan biri gibi geliyor bana. Fakat kendi özsevgisinin doyumuna ulaşmaktan geri kalmadan, sevgi alabilme - sevgi içinde yaşama ihtiyacıdır söz konusu olması gereken. Fakat peki bağımlılık, kendimizden bir baskaşı yanımızda olmadan yaşayamayacak kadar kendini ihtiyaç içinde hissetmek, kimi zaman fazla acıtıcı olmuyor mu...? Bir durup düşünelim bu noktada. Kendimize bunu yapmamalıyız. Kendimize yetebilmeli, sevdiklerimizi kendi ayaklarımız üstündeyken sevmeli, onları da tüm gücümüzle rahatça taşıyabilmeli, onları avucumuzdan salabilmeli ve kanat çırparken güzel renklerini izleyip gururlanarak, uçuş aralarında  tekrar avucunuza tüm kalpleriyle konuşlarının paha biçilmez güzelliğini yaşamalıyız. Çünkü sevgili sevenler, hepimiz kendimize zaman ayırmaya, azıcık özlemeye, arkamı döndüğümde başkasına koşacak paniği yaşamak yerine, aidiyet duygusunun yanında, nefes aralarımıza pay bırakan gerçek sevenlerimiz olduğunu hissetmeye ve kendi alanımızda özgürce kendimizi dinlemeye, kendimizi gerçekleştirmeye ihtiyaç duyarız. Yalnız şu noktaya değinmek isterim; nefes almak bir başkasıyla sevginizi, ilişkinizi kirletmek değildir. O kaypaklaşmak; fırsatçılıkla karıştırmayalım. / Sevin. Çok sevin. Açıkça kalbinizi açın, şeffaf cümlelerinizi kurmaktan çekinmeyin, tüm cesaretinizle. Gerçek bir erkek gibi, adam gibi, aslanlar gibi sevin. (You gotta have balls to love like a real man.) Gerçek bir kadın gibi sevin.  Lovebuddy vb. yan sanayi özgüvensiz kılıflara girmeyin yani. Kartlar açık olduğundan dolayı güvenin, bu yüzden bağlanın. Ve bağlandıkça daha çok seveceksiniz. Kendinizi parçalara ayırarak birkaç kişiye bölünerek, kimseye konsantre olmadan, yani sığlarda gezerek, skor peşinde koşarak, aşkın, sevginin derinliğini, güzel dalgalarını tadamazsınız zaten. Bu da kendinize ve gücünüze güvenmediğiniz anlamına gelmektedir aslında. / Dediğim gibi işte; evet, bağlanın ama ne siz bağımlı olun, ne de sevdiğinizi prangalamaya kalkın. Çünkü gerçek sevgi mucizevi varoluşumuzu yaşamamıza izin vererek, birbirimizi birbirimiz olduğumuz için sevmektir. 💝 En büyük hediye varlığınızdır. Gerçek varlığınız. Tüm kalbinizi ortaya koymanız. Ve başka hiçbir sevgi taklidi size bu doyumu veremez. 


14/7/2017

Read More

25 Temmuz 2017 Salı

Her şeyden önce sadece bir insanım

Kendimize ne kadar adil davranıyoruz? Kendimizle ilgili yaptığımız acımasız özeleştiriler, hatalarımız konusundaki toleranssızlığımız, kendimizle ilgili olan inançlarımız gerçekle ne kadar bağdaşıyor? 

Kendimize gerçekten merhametle yaklaşabiliyor muyuz? Kendimize başkalarına gösterdiğimiz kadar anlayış gösterebiliyor muyuz ? İnsani davranışlarımızı derinden araştırıyor muyuz? Bazen neden hata yaptığımızı görüp, yanlış ya da doğru seçimlerimizin nedenlerinin derinliklerine inebiliyor muyuz? Aslında kendimize "sadece bir insan" olma hakkını tanıyor muyuz? Kendimize kendimiz olmak için hak verebiliyor muyuz? Belki de kendimiz hakkında kendi içimizde fazlasıyla yanılıyoruz. Belki de içerdeki muhakememiz ile dışarıya yansımış benliğimiz yani dış gözlerdeki aksimiz farklı. Belki dışarıdaki arkadaşlarımız da bizim onlara baktığımız gibi bize karşı daha anlayışlılar. Belki biz çivi gibiyken kendimize çekiç oluyoruz. Bir de varlığınıza bile dayanamayanlar vardır, inanın ki bir nedene gerek bile yok. O neden, başkalarının kendileriyle ilgilidir çünkü. Başkasının bizim için doğru ya da yanlış ne düşündüğü, bizim kim olduğumuzu değiştiremez ve bu düşünceler önemli de olmamalıdır. Gerçekten olmamalıdır. Türkiye'de yaşıyoruz ve kültürümüz gereği sanırım hepimiz başkaları ne der diye düşünmeden yaşayamıyoruz diyebiliriz. Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğünü bu düşüncelerin objektif olup olmamasını, bize verdikleri değerin miktarını bu kadar fazlasıyla önemsemek yerine, kendimizle ilgili mükemmeliyetçiliğimizi törpülemeli, kendimize bakış açımızı objektifleştirmeli, kendimize kendimizi gerçekleştirmemiz için bir alan yaratmalıyız. Çelik düşünce kalıplarımızdan taşmalı, bir ağacın dalları gibi kendi yollarımızı bularak budaklanmalı ve seçimlerimizi doğru bir yaşam yolu üzerinde özgürleştirmeliyiz. Kendimize başkasının bakış açısından, objektif ve adil olmayan değer yargılarından bakmamalıyız. Bilinçaltımızda pislikler biriktirirken, onları iyi bir değişime davet etmek için yeterince farkındalığımız var mı? Biliyorum bu kolay da değil ama değişim farketmekle başlıyor. Değişim, içsel hislerin takibinde doğuyor. Bugün siz de kendinizle ilgili sert mizacınızı bir kenara bırakın, kendinize sadece bir insan olma hakkını verin. Her zaman mükemmel olamayacağınızı, belki her denemede kazanamayacağınızı, belki de her dans hareketini ilk defasında yapamayacağınızı, her şeyin elimizde olamayacağını, bazı şeylerin bize bağlı olduğu kadar şans faktörüne ve dış etkenlere de bağlı olduğunu, her şarkıyı benimsemeden söyleyemeyeceğinizi, bazı sabahlar uyanmak istememenizin doğal olabileceğini, herkes gibi spora bazen gitmek istememeye ve gerçekten bu sefer kendinizi zorlamamaya da hakkınız olduğunu, bazen diyetini zayıf bulunup bozan tek kişi olmadığınızı, aynaya her baktığınızda kendinizle barışık olamayacağınızı, bazen pasaklı görünmeye de izniniz olduğunu, makyajsız dışarı çıkabileceğinizi çünkü farklılığınızın asıl güzelliğiniz olduğunu, aslında her zaman optimistik dusunebilmenin imkansız ve biraz hayalci olduğunu, herkesin beğenmediği giysileri begenebileceğinizi, ya da modaya uymak zorunda olmadığınızı, herkesi sevemeyeceğinizi ve herkesi hümanist bir insan olarak sevmeye çalışmanın bir alışkanlık olmasının yoruculuğunun kabulünün aslında kendine herkesi sevmemeye de hak vermek olduğunu, öfkenin de geçebilen fakat varolduğunu farkedip varlığından her zaman kaçamadığınız bir his olduğunu, bazen insanların bazı negatif özelliklerini hazmedemeyip eleştirmeden duramamanızın da normal olabileceğini söyleyin. Evet.... Çünkü ben, sen, o, bizler, sizler ve onlar; hepimiz insanız. Çünkü hepimiz aslında teker teker emsalsiz olsak da bir bütünün parçaları olarak aynıyız. Bu bağlamda yaşayan tek bireyler değiliz. Sevgiyle kalın, ışığınızı evrenin en güzel enerjisiyle parlatın ve lütfen önce kendinize sonra çevrenize nazik ve merhametli olun. 

💕✌🏻😇 8.6.2017 04:35

#ImOnlyHumanAfterAll 

Read More

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Instagirl olmak ya da kendin olmak?

Dış görünüşümüzle ne kadar barışık olduğumuz aslında anlık psikolojimize, hormonlarımıza bağlı. Ben mesela dans ettikten, fitness ya da yoga'dan çıktıktan sonra ne giydiğimi, ne kadar özenli göründüğümü önemsemeksizin kendimle barışık olabiliyorum. Yüzümdeki, spor sayesinde oluşan, kan dolaşımının, başka bir deyişle chi enerjisinin verdiği, gizli yaşam güzelliği esasını sezebiliyorum. Cildim canlanıyor, yanaklarıma pembe bir tazelik, gözlerime (özellikle de nabzı yükselten bir antrenman yaptıysam) hayat geliyor. İnsan depresifken ne giyeceğini bile bilemez, giyip giyip çıkarır, hiçbir şeyi beğenmez. Hem buna önem verir, hem kendisine küser. Sporun sebep olduğu hormonal değişim güzelliğin en önemli şey olmadığını bana kanıtlarken, güzelliğin ne olduğunu, kılıflarımızın da ne kadar derinden önemli olup olmayacağını sorgulamama sebep oluyor. Güzellik görecelidir. Güzellik farklılıklarımızdadır. Bu yüzden herkesin aynı örnek burnu yaptırmak için bıçak altına yatmasına, aynı tipik kaşları, aynı abartı dudakları yaptırmasına, poposunu sürrealist bir hale çevirmesine, floating rips yani alt kaburgalarını ince bir bel uğruna aldırmasına ve kendinden uzaklaşmasına, marketteki en cazip dişi olmak için, dayatılan furyalara uymasına, güzel göründüğünü düşündüğü birilerine  benzemeye çalışmasına, bu kadar aşırı efor sarfetmesine gerek gerçekten var mı? Sizi seven kişiler sizi olduğunuz gibi sevebilirler, ya da ilişkinizin süresi makyajınızı çıkardığınız ana bakar. Kaybeden siz değilsiniz. 

Bunları neden yapıyor kadınlar? En çok seçeneğe sahip olup doğru erkeği seçebilmek için mi, sadece dikkat ve beğeni toplamak için mi? Fenomen bir instagirl  olmak için mi? Güzellik bu kadar önemli olmadığında, güzellikle her şeyi elde etmeye çalışmak da devredışı kalacak. Özdeğerinizi yükseltmek üzerine çalışın, üretin. Hormonlarınızı, psikolojinizi iyi tutmaya, spor yapıp, yoga yapıp yaşam enerjinizin, çakralarızın dengeli ve yüksek titreşmesine verin dikkatinizi, kendinizi, çabanızı. Unutmayın, siz siz olduğunuzda güzelsiniz. Özdeğer çok daha derinde, sığlardaki taşların ayağınıza takılmasına izin vermeyin. 💕😇✌🏻

Read More

🙏🏻Şükran

Sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak kişinin ruh halini doğrudan fazlasıyla etkiliyor. Her şeyi kalple yapmanın ne olduğunu siz de bilirsiniz, değil mi? Kalple düşünmek, kalple anlamak, kalple karar vermek, kalbin peşine takılmak... Bazen ben ufak bir taş olurum, kalbim de beni oradan oraya uçuran bir sapan olur. Bazen isabetsiz atışlar yapar saçma sapan kalbim; sert inişlerle, kazayla cam kırarım. En çok da ben kırılırım. Bazen de sapanımın lastiği neredeyse kopar. 

Bugün de uçan bir kuş olmuşken, kalbimin uçuran kanatları, sapanım kırıldı. Gökyüzünde yalnız bir kuş gibi göç etmenin anlamsızlaştığı ve konmayı dilediğim anlardan sonra yarın yine uçacağımı biliyorum. Bazen bir kuştan uçmasını değil sürünmesini isterler diye korkar, panik olur küçük kuş. Pusulasını kaybeder. Doğasında yok çünkü sürünmek; bir kuş öterek uçmayı bilir, başka ne bilsin!?.. Bundan mütevellit, kalbiyle yapamayacaklarından korkar. "Ya benim kalbimden geçmeyecekleri dilerlerse benden" diye kara kara düşünürken kanatları ağırlaşır, hali kalmaz. İşte bütün kuşların dileği yoldaşlarıyla birlikte mevsimler doğrultusunda özgürce uçabilmek, tüm taşların amacı, iyi isabet alabilen bir sapan ile uçmak, hatta fırlamaktır. Sizi sevenler sizi anlamayı gönülden ister ve özgürce uçuşlarınızı paylaşmaktan mutlu olurlar. Ve bir kuş ancak özgürce uçarak kendini gerçekleştirebilir. Uçuşlarımı zorlaştırmadan rehber olan, uçuşlarımızı özgürleştiren rehber kuşların varlığına şükürler olsun. 13.6.2017 💕🙏🏻

Read More

Nirodha

Ne yazık ki yaşam, en basitinden doğum, yaşlanmak, ölüm gibi acılarla doludur. Sevdiğinden uzak kalmak, istediğini alamamak acıdır. Acının kaynağı açgözlülük, nefret ve cahilliktir derler. İnsan daima arzular... Sahip olduklarına müteşekkir olamamak, sürekli sahip olamadıklarına ulaşma yolunda kaybolmak acıya sebep olur. İnsan ilişkilerimizde de beklentilerimizi düşük tutmak bizi acının kıyısından uzaklaştıracaktır. Daha çok kendimize yeterek, kendimizden uzaklaşmadan,  özveride bulunurken ve severken büyük beklentilere girmemeyi denemek daha acısız, güvenli bir sevginin temellerini kurar kalbimizde. Bazen kalbimizin isteklerini vermez yaşam. Belki daha çok ilgi, daha ince düşünceler, karşılık, anlayış bekleriz ama karşımızdaki kişi bunu düşünemez ya da anlayamaz bile çoğu zaman. Seçimlerimizin yanlış olduğunu düşünür, bunun yanında kabahati karşımızda ararız. Ama kendi penceremiz değişmedikçe büyük resimdeki gerçekleri göremeyiz. Israrla isteklerimizde kararlılığımızı sürdürürken, direten bir küçük çocuk buluruz içimizde. Kendi kalbimizin istekleri, olduramadıklarımız, hayalimize uymayanlar en acıtan parçamız oluverir. İhtiyacımızın bu olduğunu düşünürüz. Hayırlısı derler ya; bize ve evrene en hayırlısı neyse o olması yönünde olmalıdır dileklerimiz aslında. Her zaman dönüp dolaşıp, olması gerekenler olacaktır neticede. Bizim elimizden, en iyisini yapmaya çalışmak, saplantı yaratmadan dileyip feneri gökyüzüne salmak ve unutmak gelir ancak. Tabii ki her zaman sahip olduklarımızdan da daha iyisi vardır ve çoğu zaman daha iyisini yapabilmek elimizden gelir fakat elimizden gelmeyen bir noktada tıkanırsak, hazmetmeyi başarma erdemine sahip olup sadece  isteklerimizi özgür kılarsak özgürleşiriz. İsteklerimizi delicesine, elimizde, yumruklarımızı sıkarak tutarken, bu fikre şans bile vermeyiz belki de, çoğu zaman. Bu tarz isteklerin ve arzuların sona ermesi, acıları da ortadan kaldırır. Bizim için en iyisi, ruha acı veren duygulardan arınılmasıdır. Bize acı veren isteklerimiz neler ise onlardan vazgeçebilmek belki de bizi huzura götürebilir. Derin bir nefes alın, boşalan nefesle beraber özgürleşmenin verdiği ferahlıkla, gülümseyerek bırakın. Let it go...

Read More

Daha iyi bir yer için...

"İnsanlar ne der!?" ya da "ya beni eleştirirlerse, anlamazlarsa, benim gördüklerimi göremezlerse, yanlış anlarlarsa, ya hayatta bale izlememiş, sanatla hiç ilgilenmemiş, ya hayatlarında futboldan başka spor bilmedilerse, ya art niyetli bakarlarsa, ya kadınları hep hakir gören bir kültürle beslendilerse, neye baktığının önemi olmaksızın her gördüğünde yalnızca bir şey görebiliyorsa, Ramazan da dahil hiçbir zaman, hiçbir zihinsel ve iradesel perhiz yapamadan hiçbir sosyal ortamda bulunmamışcasına daimi zavallı bir açlık içindeyse, annesinin/annelerin/ kadınların o kutsal değerini asla bilemediyse, kadınların da erkeklerden eksiksiz, aynı haklara sahip ve sadece insan olduklarını unutuyorlarsa?" Bu hapishanede yaşamanın nasıl bir esaret olabileceğini insan aklının bile alamayacağını düşünüyorum. Özellikle de ben de dahil, kadınlarımız bu kafesteler. Bu kafeste olmamak ne kadar elimizden gelebilir araştırıyorum aslında. Kaygılanıyor, endişeleniyor, stres altında kalıyoruz, adil olmayan bir şekilde ağır yargılanıyoruz. Tabi ki hepimiz farklı görüyor, farklı algılıyoruz. Çünkü farklı hayatlarda besleniyoruz. Bu dünya denilen koca diyarda, neyin karşınıza çıktığını seçemezsiniz, asıl önemli olan da o değil zaten ama bakışınızın güzelliğini ve açısını, dolayısıyla niyetinizi siz belirleyebilirsiniz. Kadınlarınızı kısıtlamak yerine gurur duyabilmeyi, sadece sizi seven kadının malınız olmaksızın sadece sizin olduğunu bilerek, özgüvenle taşıyabilecek kadar yürekli bir erkek olmayı deneyin. Lakin önemli olan, farklılıklarımızı saygıyla birlikte yaşayabilmek. Belki biraz daha ileri gideyim; insanlığın cinsiyet ayırt etmeksizin, doğal bir şekilde yaşanmasına alan bırakmak... Daha da ileri gideyim mi? Biraz da içten gelen centilmenlik olsa... Ancak o zaman bilinçli, adil ve çağdaş olabiliriz.

https://www.instagram.com/p/BVzKpGgBaG2/?taken-by=gulcinergul
Read More