12 Mayıs 2010 Çarşamba

küçücüklük

Kücücüklük nasil birsey acaba? bilgin kesilmis kabadayi yurekli kücücüklük... 

Tek gürültünün cocuklara ait oldugu , agaclarla dolu olmasina ragmen yine de kirli havasiyla yasayan o kucucuk koyde, camura egilmis kucucuk bir cocuk, elinde comagiyla kucucuk oluklari kurcalamaya calisiyormus. kamyon tekerleklerinden fışkırarak sıçrayan camurlar , oyunuyla topraga meydan okuyan kucucuk cocugun oyununu hic mi hic etkilemiyormus. O, derinlestirmeye calistiklari oluklarin bir doga abidesi olan toprak ananin kucuk yaralari oldugunu saniyormus.hayal gücüyle yaratiyormus art sanatini. kurcaladikca cikacak olanlar, suprizlerle dolu bir sonuc olacakmis onun icin. dört gözünü ve kulagını acmiiiiissss, gözluklerini de takmisss, işitiyorum ama belki bugun ben de duyarim diye umarak,beklemis. belki bir AAA sesi gelir, ben de bunu kullanirim, mahalledeki tum cocuklara dagitirim diye beklemis calistikca. buyuyen merakiyla kuculuveriyormus oysa. hic bir oyun bu kadar kucultucu olamamıs simdiye dek. hic bir oyun bu denli uyku sökücü olamamıs yastıgından. her gece yapacagi minicik kazilari dusluyormus bu kucucuuuuuuuk art niyetli cocuk . kafasını koyuyormuş , kararıyormuş teninin rengiyle beraber o sert yastiginda. fark etmeden kisaliyormus. tek arkadasi hirsla her gun oracikta kapanmis camur oluklarini tekrar oymaya calisirken buluyormus kendini. hırsı besliyormus dagitarak, buyutuyormus evinde ve pazarlıyormus dunyada tek arkadasi olan hırsı hatta ailesini bile. kimse soylememis dogaya karsi gelemeyecegini. kimse yaradanin nimetlerinin inkar edilemeyecegini anlatmaya gerek bile duymamis. kitaplari okumamis ruhu. cesarete emanet , cahillige esaret kazmis kuyusunu. tirnaklarinin icinde kurumus toprak parcalari... cikaramamis olmayan vicdanindan delilleri.cikaramamis kucuk ellerini soktugu ceplerinden. ellerinde barindikca buyutmus icinde toprak anayi, dogayi. istese de istemese de... yapmis yapacagini "olmasi-gerekenler" herseyden cooook once. hatta kimsecikler yokken... o kucucuk cocuk her hava karardiginda , en sevdigi renk siyah olsa da, icinden kufur edip eve geri donuyormus. cizgi film izlemek istiyormus o saatte. hayaller beslemek ve satmak... bir sansini denemek icin televizyona ulasmaya calisacakken, uzanamiyormus.olur da zar zor uzanirsa da , dogadan yararlanip , bir avuç su elinde, uretiyormus masallarini. susluyormus, üflüyormuş.fakat her gun kısaliyormus boyu ve en cok da kollari. degil ekrana ya da kadraja, televizyonun dugmesine uzanamiyormus eli. izleyemiyormus ve ruhu fakirlesiyormus. boylece solup gidiyormus.yere gomulmus bir gommedolap gibi surunuyormus yurumeye calisirken. o kadar halsiz kalmis ki bir gun toprakla asla oynayamiyor haldeymis.art niyetininin sanatindan dolayi sökülmus atilmis cani. "kücücüklük" böyle birseymis. kücüklük degil.yasin kac olursa olsun buyuyemeyecek kadar alcaklıkmıs. bilgin kesilmis kaba dayi yurekli kucucukluk... Dogaya meydan okuyamamakmis. yer cekimiden kacip ucamayacakmis. kücücükler tarafından örselenenler biliyormus bunu, ve uyariyormus herkesi örselenmişler... kücücük olmayişimiza sükür edelim. çünkü bizim büyüyecek çok yolumuz var....onlar şimdiden öldüler.

18.01.2009 Gülçin Ergül


0 yorum :

Yorum Gönder